NAZ:Tarık çekilebilir misin biraz üzerimden?
TARIK:niye?!
NAZ: ne demek niye?daraldım ben burada…bir de senin kalıbının maşallahı var ya!...üstüme üstüme…(elini yelpaze gibi kullanarak) off ne ağır iniyor bu!
TARIK: ha kabul ediyorsun yani ağır olduğunu sonunda…
NAZ: senin mi?..evet ediyorum…
TARIK: asansörden bahsediyorum!…
NAZ: haa,bak hakkını yemeyeyim en az senin kadar ağır o da…
TARIK: Zevk alıyorsun dimi bana laf sokmaktan?
NAZ: çokk…ne yapıyım, üstümde koskoca bir adam, 10 kat aşağı inerken içimden akın akın bir laf sokma isteği geliyor Tarık…engel olamıyorum!
TARIK: Pardon Naz Hanım, rahatsız ettim sizi…eşeklik bendeki kapından alayım dedim…bir dahaki sefere hayatta kımıldamam yerimden…bu bana ders oldu!
Naz göz ucuyla Tarıka bakar…yüz ifadesinden son derece bozulduğu anlaşılmaktadır...kısa bir an sustuktan sonra dayanamaz…
NAZ: Tarıık… bak bakayım bana…
kapalı alan basıyor beni…valla!...seninle ilgisi yok!... ( Tarık’ın hadi ordan bakışları karşısında ) kızdın mı?...
TARIK: ne kızıcam!
Birkaç saniye sonra…
“Hayır elalemin kadınları özel alanlarına giriyim diye telli babada tel kuyruğuna giriyor …hanımefendi şurda iki dakika çekemiyor, daralıyor!sanki keyfimden!ama adaletsiz dünya işte… kimine kaşığın ucunda koklatır yere göğe koyamaz, kimine de kepçeyle verir kadir kıymetini bilemez…”
Naz kahkahalarla gülmeye başlar…
TARIK: ne?
NAZ : belli hiç kızmamışsın sen...
Tarık ters ters bakarken...
NAZ: ayy ama ilahi... düşünemiyorum senin o sosyete güllerini tellerle…hahahh... hatunlar işi gücü bırakmış türbelerde ellerini açmış dua ediyorlar...(ellerini dua eder konuma getirerek, ciddi bir şekilde) “Allahım para desen bende, pul desen bende...hepsinden geçtim, tek dileğim sende...en sevdiğim Hermes çantamı, Chanel ayakkabılarımla birlikte fakir fukaraya vereyim...bu sene tatile Maldivlere gitmek yerine Çeşme’de Serdar dinleyeyim...en çok okunan moda dergisinde üst üste 3 hafta haftanın rüküşü seçileyim...ama yeter ki sen bana ve benim gibi bekar kalmış bütün hatun kullarına birer Tarık Tekelioğlu nasip eyle, amin“...hahahhh...
TARIK: Nazz!
NAZ: ayy tamam canım kaş göz yerinde..yakışıklı sayılırsın ama, yuh yani,daha neler artık....adam kendini Johnny Depp sanıyor...
Naz bir yandan gülüp bir yandan Tarık’ın sağ omzunu çürütürken,
NAZ: alemsin Tarık!…
TARIK: Naz yeter ama...
Naz gülmeye devam eder....
TARIK:kızıyorum!
NAZ: aman çok korktum...ne olurmuş kızarsan?...
Tarık elini onun kırmızı ince bir askının süslediği çıplak omzundan kollarına indirirken Naz susar bir an...ve Tarık onun gözlerinin taa içine bakarken, Naz yutkunur...
TARIK: mesela—
NAZ: mesela ne?
Gözler birbirinde kenetlenmişken, asönsörün yere değmesiyle oluşan küçük sarsıntıyla;
NAZ: aç istersen...
Tarık öylece tepkisiz bir şekilde ona bakmaktadır...Naz elini onun gözünün önünde gezdirerek...
NAZ: huu, Tarık?...sana diyorum...
TARIK: hı?
NAZ: kapı diyorum...biraz centilmen olsan da açsan diyorum!...kime diyorum?!..
Tarık Naz’a ters ters bakar ve kapıyı açar…
TARIK: buyrun Naz Hanım!...dalmışım bir an...
NAZ: dalmayacaksın...gönül mevzuları dalgınlığa gelmez Tarıkcım...bak eğer Bora’nın yanında da böyle kabalıklar yapacaksan sen, biz en iyisi hiç başlamayalım bu oyuna...
TARIK: abartma Naz...bi kapıyı açmadım diye...
NAZ: ben bilmem...dikkat et Tarık!...inmişiz sen hala gözlerini dikmiş möl möl bakıyorsun yüzüme, olmuyor ama!...
TARIK (şaşkın bir şekilde) nee?...
Naz kırmızı elbisesinin eteklerini savura savura asansörden çıkarken...Tarık durur kapının önünde...
” oğlum Tarık....ya hayatının hatasını yapıyorsun bu oyuna başlayarak, ya da—”
Naz birkaç adım ilerledikten sonra yerinde durup yüzünü Tarık’a döner...
NAZ: ayy hadi...yavaşsın Tarık...
TARIK (sessizce) işte hangisini yapıyorsun, onu bir bilsen...
NAZ: ayrıca yanıma gel de yardım et bana... (küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarını bükerek) yürüyemiyorum taş sokakta şu topuklarla tek başıma...
Tarık onun yanına gidip tam bir beyefendi edasıyla kolunu uzatırken, ”geldim!”... Naz gülümseyerek onun koluna girer...
NAZ: teşekkürler...
TARIK: zevkle Sevgilim!...gidelim mi artık?
NAZ: hı hı...
İkisi arabaya doğru ilerlerlemektedirler...
Tarık nazikçe kapıyı açıp Naz’ın GG plakalı, kurşun rengi Aston Martine binmesine yardımcı olurken, az sonra kendi de şöför mahaline geçer...
Yola çıktıktan kısa bir süre sonra teyibin dokunmatik ekranında birbirine değer eller...ve sonra da gözler...
Tarık ve Naz tanışmaları, ki bu yaklasık 5 sene önceye tekabül ediyordur, Tarık’ın onu gözüne kestirip tavlanması gereken çıtırlar sınıfına koymasıyla başlamıştır... İkisinin oldukça fazla ortak yönü ve ortak arkadaşının olması, Tarık’ın işini kolaylaştırırken... Naz’ı yakından tanıdıkça bunun fazlaca iyimser bir düşünce olacağına karar vermiş ve onun şimdiye kadar tanıdığı kızlardan bambaşka olduğuna kanaat getirmiştir...Naz, ”çetin ceviz”dir Tarık’ın deyimiyle... bütün kızlar üzerinde işe yarayan taktikler onun üzerinde ucuz numaralar olmaktan öteye gidemiyordur...
Oysa ilk günlerde, hırs halini almıştır bu durum Tarık için ...her istediğini almaya alışmış biri için başarısızlığın kabullenilmesi kolay olmayacaktır elbet...Naz da pes edip evet diyecektir sonunda...Her kadının inadının bir kırılma noktası vardır, Tarık da sabrı ve zekasıyla alacaktır istediğini...
Her şey, bir sahip olup olamama çabasından ibaretken ikinci sınıfa geçtikleri sonbaharda, Tarık’ın onu nihayet yemeğe çıkmaya ikna ettiği o doğumgünü akşamında, annesinin acı haberini alır Naz...Fütursuz bir kamyon şöförü almıştır kıymetlisini...geri vermemek üzere...
İşte o kara gün, bir dönüm noktası olur hayatlarında...o döneme kadar süren bütün inatlaşmaları, laf dalaşları bir yana, en büyük desteği olur Tarık Naz’ın...omzu, ağlarken sığındığı sıcak limanı olur...onca zaman saçma sapan hallere girerken, sadece kendi olması, yanında olması yetmiştir Naz’ın güvenini kazanmasına...Tarık farketmese de, Nazın doğallığı, masumiyeti, ona katıksız ve karşılıksız bir şefkat sunarken acısını hafifletiyor olmak bambaşka duygulara sürüklemiştir Tarık’ı...
İşlenmemiş kıymetli bir taştır artık Naz Tarık’ın gözünde...ve onu incitmekten ölesiye korkuyordur...belki de bundan duymazdan gelmiştir içinde zaman zaman nükseden sesleri...
NAZ: pardon...
Naz elini teyipten çekerken...
NAZ: sessiz gitmeyelim demiştim...
TARIK: ben de...
NAZ: biz de bi tuhafız yani, sen varken ne gerek var başka sese?
Tarık gülümseyip rastgele bir radyo kanalı açar...
TARIK: boşver, ben hep söylerim...bakalım ne çıkıcak şansımıza?
Şarkı, neredeyse ortasında yakalanmışken,
Naz gözlerini diker Tarık’a...
NAZ: inanmıyorum!sen mi ayarladın?
TARIK: ayarlasam olmazdı Naz!hatta bu adam hayatında hiç olmazdı!
NAZ: doğru!..
Naz dalıp gider...ve bir an sonra kafasını kaldırıp Tarık’a bakarken...
”özür dilerim...saçmaladım...sen her şey olabilirsin, ama beni üzmek isteyen asla...
Tarık viteste duran elini çekip Naz’ın sol elinin üzerine koyar şefkatle...
TARIK : biliyorum bu konu hassas...ama düşünme artık...lütfen... değiştiriyim mi kanalı?
NAZ : yok kalsın !
TARIK : aslında daha ne kadar kaçabilirsin geçmişinden? adamın şarkıları her yerde Naz! Alışmaya çalışman lazım artık duymaya...
NAZ (camdan uzaklara dalar, çalan şarkının nakaratına eşlik ederek) alışmaya çalışmak diye bişi yok !alışmak zorundayım...
Spoiler İçermektedir
İncitilmişti Naz, aşka inanmıyordu artık...
Henüz ortaokuldayken, okulun en popüler çocuğuna sırılsıklam aşık olmuş ve lise yıllarının bitimine kadar türlü badireler atmıştı kendinden üç yaş büyük bu delikanlıyla...Ama bunlardan hiçbiri canını acıtmamıştı onu kardeşim dediği kişiyle, çocukluk arkadaşı Ayşe’yle dudak dudağa yakaladığı ana kadar... sağ yüzük parmağını süsleyen gümüş halka kadar saftı ona olan duyguları...tıpkı onun masum bir bebek gibi gözüken yüzü kadar...
Bundan sonraki yıllarda Naz hiç kimseyi sokmadı hayatına ciddi anlamda...öylesine hoşlanmalar, küçük flörtler dışında tabi...her kadın kadar göz çapkınıydı o da...
Tarık’ın ona ilk zamanlar duyduğu ilginin içten içe farkında olsa da...bilmezlikten geldi...
Zaten Tarık da bu yönde bir ilgi göstermiyordu artık...demek ki, üzerinde durulacak bir şey yoktu...öylesine bir hevesti ve gelip geçmişti... dostlukları bir çınar kadar sağlamdı ya, ötesinden Naz’a neydi...
Tarık ara ara gözünü yoldan ayırıp Naz’a bakar...Başına destek olarak kullandığı elini dirseğinden kapıya yaslamış dışarıya bakarken hala oldukça üzgün ve düşüncelidir...
TARIK: aslında iyi oldu seni kapından almam...
NAZ: niye?
TARIK: e sayemde asansörde daraldın ya...o çok sevgili sevgili adayın beğenir belki seni bu bir beden küçülmüş halinle…
NAZ: a a, bak...lafa bak…kilom mu var benim…kuş kadarım be…sen kendine bak!
Tarık sırıtırken
TARIK: sonunda gülümsedin...
NAZ: ne?!
TARIK (yola bakarak gülümser) boşver..
NAZ (somurtarak) ne yani, ondan mı beğenmiyor beni?
TARIK: e ne yalan söyleyeyim şimdi, kılçığı görünen balık sayılmazsın pek de…
NAZ: yaa Tarıkk!…
TARIK: ne var!mihrap yerinde Naz, maşallahın var!...
NAZ: ikinci bir emre kadar konuşma benimle!..gıcıkk
Yer imleri